20 Aralık 2009 Pazar

İŞTE ÇOK TARTIŞILAN CHP NİN GÜNEYDOĞU ANADOLU RAPORU.

YORUMSUZ VE TAM METİN OLARAK KARŞINIZDA.

CHP nin Güneydoğu Anadolu (KÜRT) Raporunun Tam Metni

SHP Merkez Yürütme Kurulu

Temmuz 1990

Ankara

ÖNSÖZ

Türkiye’nin temel sorunu; Anayasal ve yasal engellerin kaldırılarak demokrasinin, yurt düzeyinde kurumlaştırılması, sanayileşerek hızlı kalkınmanın gerçekleştirilmesi; sosyal adaletsizliğin ortadan kaldırılarak ulusal gelirin kişiler ve bölgeler arasında hakça dağılımının sağlanmasıdır. Demokrasi de ekonomik ve toplumsal gelişmede SHP’nin temel hedefleridir. Hiçbir aşamada birinin diğerinin önüne konulması, birine göre öncelik verilmesi düşünülemez. Ülkenin sorunları içinde doğu ve güneydoğu sorunları öncelikli bir yer tutmaktadır.İnsan hakları ihlalleri, terör ve şiddet olayları, ekonomik gerilik, yoksulluk, yoğun işsizlik ve kimlik bunalımı bu sorunların başlıcalarını oluşturmaktadır. SHP Merkez Yürütme Kurulu, ülke barışını ve demokrasiyi çok yakından ilgilendiren bu sorunları tüm boyutları ile ele alıp değerlendirmeyi, kapsamlı ve somut çözüm önerilerini kamuoyuna sunmayı, yakın geleceğin iktidarı olan bir partinin vazgeçilmez görevi saymaktadır. Topluma ve yöre halkına güven vermenin, insanları karamsarlık ve çözümsüzlük duygusundan, yanlış arayışlardan kurtarmanın temel yöntemi, sorunları açıklıkla ortaya koymak, tartışmak ve yurttaşlarımızın güven duyacağı çözüm önerilerini ortaya koyabilmektir. Merkez Yürütme Kurulumuz, Parti yetkilileri tarafından değişik zamanlarda ve aşamalarda ortaya konulan, açıklanan görüşlerin ekonomik, toplumsal, kültürel ve siyasal yönleri ile değerlendirilmesini ve Parti Meclisi’nin onayı alınarak konunun bütünlük içinde ve bir uygulama programı halinde topluma sunulmasını yararlı ve gerekli görmüştür.

Bu Raporda, yörenin bir bölümünde yoğun olarak yaşanılan sıkıntılar, güncel sorunlar, ekonomik ve toplumsal durum, sosyolojik gerçekler, temel siyasi tercihler ve tespitlere ilişkin belirlemeler ile çözüm önerileri ortaya konulmaktadır.

BÖLÜM 1

BUGÜNKÜ DURUM

1. 21 ilden oluşan Doğu ve Güneydoğu yöresinde 1985 yılı nüfus sayımına göre 10.356.935 kişi yaşamaktadır. Bu, Türkiye nüfusunun yaklaşık olarak yüzde 20’sini oluşturmaktadır.

I) Bölgenin 10 ilinde halen olağanüstü hal yürürlüktedir.

II) Ayrıca komşu (mücavir) sayılan üç ilde de olağanüstü yönetim geçerliliğini sürdürmektedir.

III) Böylece 1985 sayımına göre 4 milyon 789 bin insan, on iki yıldır sıkıyönetim ve olağanüstü hal uygulamaları ile birlikte yaşamaktadır.

2. Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu ekonomik ve toplumsal sorunlar, Doğu ve Güneydoğu bölgesinde daha yoğun ve ağır bir biçimde yaşanmaktadır. Bu yörede işsizlik, geçim sıkıntısı, ekonomik gerilik, eğitim ve sağlık hizmetlerinin yetersizliği konularında ülke ortalamasının çok gerisinde bulunmanın yanında, yıllardır demokrasi ilkelerine, insan haklarına uymayan davranışların sıkıntısı da çekilmektedir.

1) Adıyaman, Ağrı, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Gaziantep, Hakkari, Kars, Mardin, Muş, Siirt, Tunceli, Van, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Kahramanmaraş, Şanlıurfa, Malatya, Batman,Şırnak

2) Bingöl, Diyarbakır, Elazığ, Hakkari, Mardin, Siirt, Tunceli, Batman, Şırnak, Van

3) Adıyaman, Bitlis, Muş.

3. Yörenin önemli bir bölümünde 1984 yılından bu yana ayrılıkçı terör örgütleri silahlı eylemlerini sürdürmektedir. Bu dönemde resmi açıklamalara göre 615′i güvenlik görevlileri, köy koruyucuları ve vatandaş; 630′u terörist olarak belirlenen toplam 1245 kişi yaşamını yitirmiştir. Bu olaylar tüm halkımızca dikkat ve kaygı, dünya kamuoyunca da ilgi ile izlenmektedir.

4. Silahlı çatışmanın ulaştığı boyut, sorunun önemini büyüklüğünü ve ağırlığını açıkça ortaya koymaktadır. Konunun önemi kavranmadığı, soruna çeşitli yönleri ile yaklaşılmadığı sürece, terör olayını etkisiz hale getirmenin çok güç olduğunu yıllardır yaşanan olaylar açıkça göstermektedir. Terör olaylarının devam etmesi, yöre halkının güvenlik sorunu ile karşı karşıya bırakmaktadır. Yıllardır devam eden silahlı çatışmanın ne zaman ne şekilde ve nasıl etkisiz hale getirileceği, aşılacağı bilinmemektedir.

5. Bunun yanında ülkenin önemli bir bölümünde beş milyona yakın yuttaşımız, 12 yıl gibi insan yaşamı için çok önemli olan bir süreyi hiçbir şekilde hak etmediği bir sistemle,sıkıyönetim ve olağanüstü yönetimle yaşamak zorunda bırakılmıştır.Temel hak ve özgürlüklerini önemli bir bölümünü sınırlayan, askıya alan bu yönetim şeklinin daha ne kadar devam edeceği, sona erdirilip erdirilmeyeceği sorusu hala cevapsız kalmaktadır.

6. Yöredeki koşullar ve yaşanan olaylar, sorunun bir silahlı çatışma ve ona karşı alınan önlemler boyutunu aştığını, bunalımın toplumun derinliğine doğru indiğini göstermektedir. Olağnüstü yaşam koşulları ve yıllardır süren uygulamalar, bölgede yaşayan insanlar için bir kimlik bunalımı doğurmuştur. Bunalım devletin yurttaşlara bakışı ile ilgilidir. Yanlış yönetim anlayışının yarattığı tepki sonucu olarak yurttaşlar bir yabancılaşma içine sürüklenmektedir. Yörede ciddi bir güven bunalımı yaşanmaktadır.

Silahlı mücadelede doğrudan taraf almayan yuttaşların, kitlesel soruşturmalarla, tutuklamalara karşı karşıya bırakılması, haksızlıklarla birlikte yaşamaya mahkum edilmesi, yurttaşları resmi otoritelere karşı tepki gösterme konumuna getirmiş, bir takım kışkırtma ve zorlamalarla da olsa kepenk kapatma ve başka direniş eylemleri meydana gelmiştir. Bu durum sorunların topluca ve tüm yönleri ile ele alınıp değerlendirilmesinin gerekliliğini ortaya koymaktadır.

Ülkenin belli bir bölümünde kimlik bunalımının kaygı verici bir duruma ulaşması, Türkiye’de demokrasinin askıya alındığı dönemle çakışmaktadır. Üzerinde önemle durulması gereken bu saptama, bir rastlantı değildir. Demokrasinin askıya alındığı bu dönemde sorunlar giderek büyümüş, bunalım derinleşmiş, sorunlara sürekli demokrasi dışı çözümler aranarak, sorunların varlığı, demokrasi dışı yönetimlerin ve yöntemlerin kalıcılığına gerekçe gösterilmek istenmiştir.

7. Bir yandan insan hak ve özgürlüklerini hiçe sayan, demokrasi dışı baskıcı uygulamalar, öte yandan ayrılıkçı terör örgütünün baskıları ve ağırlaşarak büyüyen ekonomik ve toplumsal sorunlar yöre halkını yerleşim yerlerini terke, köylerini boşaltmaya, toplu göçlere yöneltmektedir.

BÖLÜM II:

SORUNLAR

A. DEMOKRASİ -iNSAN HAKLARI GÜVENLİK (SİYASAL)SORUNLAR:

8. 12 Eylül askeri rejimi gerek getirmiş olduğu hukuksal düzenlemelerle, gerek uygulamaları ile yaşamın her alanını etkilemiş, temel hak ve özgürlükleri kısıtlanmış ve bunların bir bölümünü ortadan kaldırmıştır. Bu dönemde sorunlarını tartışmayan, ilgili kurumlara aktarma olanağı bulamayan, edilgen, suskun bir toplum oluşturma amaçlanmış, bu durum, izleri uzun süre silinemeyecek derin sıkıntılara yol açmış, kestirmeci kolay yaklaşımlara başvurularak toplumsal gelişmenin önü tıkanmıştır.

9. 12 Eylül rejimi; askeri yönetimin aldatmacaları ile demokrasi dışı yöntemlerle ve sözde bir seçimle, Anavatan iktidarı ile uzatılmış, böylece dünyada önemli gelişme ve değişikliklerin gerçekleştiği bir dönem Türkiye için kayıp ve geriye dönüş yılları olarak yaşanmıştır.

Demokrasinin askıya alındığı bu dönemde tüm ülkede sıkıntılar sürerken. Ülkenin Doğu ve Güneydoğu bölgesinde aşağıda özetle sunulan önemli ek sıkıntılar da yaşanmıştır.

1. Hukuksal Düzenlemeler:

I. 2932 Sayılı Yasa(Ana Dil Yasağı)

10. Totaliter yönetimlerde bile örneğine az rastlanan bir düzenleme ile Türkiye’de Türkçe’den farklı ana dillere sahip yuttaşlara kendi ana dilleri ile konuşma, yazma ve iletişim yasağı getirilmiştir. Türkiye’de isyanların, ayaklanmaların zaman zaman sürdüğü tek parti döneminde bile uygulanmamış, dünyada faşizm rüzgarlarının estiği 1930′lu yıllarda bile düşünülmemiş anadil yasağının 1980′den sonra getirilmiş olması, bu dönemdeki kestirmeci ilkel politikaların başlıcalarından biridir.

11. Hiç kimse biyolojik olarak belirli bir dili konuşma yeteneğine sahip olarak doğmaz. Ancak her normal çocuk herhangi bir dili öğrenme yeteneğine sahip olarak doğar. Hangi dili öğreneceği biyoloji ve fiziksel özelliklerine göre değil, içinde yetiştiği aile ya da çevreye bağlıdır. Bu çevrenin dili, insanın ana dilidir. 2932 sayılı Yasa, bu çok basit ve sıradan gerçeği bile kavramaktan uzak bir anlayışla hazırlanmış, kaba ve etnik amaca dönük bir asimilasyon aracı olarak düzenlenmiştir

(1) 2932 sayılı yasa, 22.10.1983 tarihinde 18199 sayılı resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.

1. Ülkemizin ve çağımızın gerçeklerini yok sayan bu yasal düzenleme, dünya uluslarının ve ülkemiz insanlarının resmi dilin dışında, kendi ana dilleri ile de konuştuklarını görmezlikten gelerek, bağışlanamayacak bir ayıbı hukuk sistemimize yerleştirmiştir.

2. Bu hukuksal düzenlemenin ve politikaların yansıması olarak yörede Kürtçe savunma yapan, türkü söyleyen, yazı yazan, müzik kasedi bulunduran birçok kişi için soruşturma açılmakta, cezalandırma yoluna gidilmektedir. Böylece insanın doğal yaşamının bir parçası olan ana dile yasak getirilerek insanlığa karşı bir suç işlenmiştir. Bu çağdışı yasak, esinlendiği ideolojinin yansıması olarak ülkedeki etnik çeşitliliği değişik kültür gerçeklerini yok sayarken, bu yöndeki ilkel yaklaşımların yol açtığı haksızlıklar birçok yurttaşımızın kendini sistemden dışlanmış görmesine onları yabancılaşma sürecini hızlandırarak kimliğini aramaya dönük derin bir bunalıma sürüklemektedir.

II. Olağanüstü Hal Yasası

14. 1983 yılında yürürlüğe konulan 2935 sayılı Olağanüstü Hal Yasası’ ile evrensel hukuk sisteminde kabul edilmesi olanağı bulunmayan birçok yasak, taraf olduğumuz uluslararası anlaşmalara da aykırı olarak mevzuatımıza getirilmiştir. Bu çerçevede günlük yaşamı güçlendiren düzenlemelerin yapılması, toplumda büyük sıkıntıların ortaya çıkmasına yok açmaktadır. Bu düzenlemelerin başlıcaları şunlardır:

-Bölge sınırları içerisinde tüm haberleşme araç ve gereçlerine el koymak,

-Sokağa çıkma yasağı getirmek,

-Belli yerlerde yada belli saatlerde kişilerin dolaşmalarını ve toplanmalarını, araçların seyirlerini yasaklamak,

-Kişilerin üstlerini ve araçlarını aramak,

-Gazete, dergi, kitap, el ve duvar ilanı ve benzerlerinin basılmasını, yayımlanmasını ve dağıtılmasını yasaklamak,

-Söz, yazı, resim, film, plak, ses ve görüntü bantlarını denetlemek, gerektiğinde yasaklamak,

-Kamu güvenliğini bozabileceği kanısı ile kişi ve toplulukların bölgeye girişini yasaklamak, bölge dışına çıkarmak,

-Toplantı ve gösteri yürüyüşlerini ertelemek, yasaklamak,

-Valilerin bu yasanın verdiği yetkilerle yapacakları idari işlemleri karşı açılacak davalarda yürütmenin durdurulması kararı verilmesini engellemek.

III. Olağanüstü Hal Kararnameleri

1. Olağanüstü Hal Bölgesinde yürürlüğe konulacak hukuksal düzenlemelerle ilgili olarak 14 Temmuz 1987 tarihinde 285 sayılı Kararname yürürlüğe girmiştir. Anayasanın 121. maddesinde, bu tür kararnamelerin Resmi Gazete de yayımlandığı gün Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına sunulması açık hükme bağlandığı halde, temel hal ve özgürlüklerle ilgili birçok kısıntı getiren bu Kararname üç yıldır Türkiye Büyük Millet Meclisinde siyasi iktidarın tutumu nedeniyle görüşülememiştir. Böylece ülkemizin bir yöresi yaşayan milyonlarca yurttaşımızın sorunları ile Parlamento’nun ilgilenme şansı ortadan kaldırılmıştır.

2. 285 Sayılı Kararnamenin TBMM’de görüşülmesi beklenirken Nisan 1990 tarihinde Bakanlar Kurulunca yürürlüğe konulan bir dizi yeni kararnamelerle olağanüstü hal bölgesinde demokratik haklar daha da daraltılmış, sansür, sürgün, yargı, yetkisine müdahale gibi demokrasi ile bağdaşmayan düzenlemeler, Parlamento devre dışı bırakılarak, uygulamaya konulmuştur.

(1) 424 ve 425 sayılı kanun hükmünde kararnameler

2. Olağanüstü Hal Uygulamaları

17. Bu bölümde Hükümetçe yıllardır sürdürülen yanlış politikaların ve uygulamaların yol açtığı bazı önemli sorunlar üzerinde durulacaktır.

-Ayrılıkçı terör örgütünün faaliyetlerini etkisizleştirme, izleme ve bilgi alma amacı ileri sürülerek birçok yerleşim biriminde yurttaşların siyasal hakları kısıtlanmakta, bazen de ortadan kaldırılarak baskı ortamı yaratılmaktadır.

-Birçok yerleşim birimlerinde olaylara karışmayan yurttaşlar, siyasal düşüncelerinden dolayı ya da ciddiyeti olmayan ihbarlar sonucu gözaltına alınmakta, uzun süreli soruşturmalar geçirmekte, işkence görmektedir.

-Suçların kişiselliği ilkesi yok sayılarak birçok olayda sanık ile birlikte yakınları da soruşturmalara tabi tutulmakta, sanığın bulunmaması durumunda, hiç bir kanıt olmadan sanığın yakınları gözaltına alınmakta ve yurttaşların özgürlükleri kısılmaktadır.

-Bölge insanına genellikle ‘potansiyel suçlu’ gibi bakılmakta, ayrılıkçı terör hareketine karşı geniş halk kesiminin güvenini, desteğini, katkısını sağlayacak politikalar yerine, gereksiz otorite gösterileriyle, keyfi uygulamalarla, bir suçlu yakalamak uğruna yüzlerce suçsuz vatandaş sorgudan, işkenceden geçirilerek, rahatsız ve tedirgin edilerek, güven bunalımı ve umutsuzluk yaratılarak yabancılaşma süreci hızlandırılmaktadır.

-Ayrılıkçı terör örgütünün eylemleri gerekçe gösterilerek bir kısım kırsal kesimde uygulanan güvenlik önlemleri, vatandaşların günlük ekonomik yaşamını olumsuz yönde etkilemekte, bazı köy okulu ve sağlık ocağı karakol olarak kullanılmakta eğitim ve sağlık hizmetleri aksatılmaktadır.

-Birçok küçük yerleşim birimlerinde yurttaşların köylerini terketmeleri izne bağlandığından, sert doğa koşullarında sürdürdükleri ekonomik uğraşıları kısıtlanmaktadır.

-Sayıları Temmuz 1990 itibariyle 18 bini aşan köy koruyucuları sistemli, yörede düşmanlığı ve toplumsal çelişkileri kışkırtmakta insanları Devletten yana olan¬olmayan ayrımına zorlayarak, yörede kuşku ve güvensizliğin artmasına neden olmaktadır.

Bölgede güvenliğin sağlanmasına ciddi bir katkısı olmayan bu sistem, Devlete büyük mali yük getirmenin yanında diğer bölgelerden farklı bir uygulama oluşturduğundan ayrıcalık ve çelişki yaratılmaktadır.

Ayrıca köy koruculuğu, toprak anlaşmazlıklarının, aşiret çelişkilerinin yoğun olduğu bu bölgede, yeni huzursuzlukların doğmasına yol açarak, aşiret yapısının Devlet eliyle ayakta durmasına yardımcı olmaktadır.

-Terörle mücadelede kullanılan yöntemler, ayrılıkçı terör örgütünün baskısı, resmi otoritelerin zaman zaman Devlet terörüne dönüşen haksız uygulamaları, geniş yurttaş kitlesini bezdirmekte, yılgınlık, güvensizlik ve yabancılaşmaya yol açmaktadır. Bu durum, bölgede yaşayan halkın inancını ve güvenini yeniden inşa etme gereğini kaçınılmaz bir şekilde ortaya koymaktadır. Oysa iktidar, tam tersi uygulamalarla demokrasiye, insan hak ve özgürlüklerine aykırı çaba ve girişimleri kaygı verici bir biçimde sürdürmektedir. Bütün bu uygulamalarla halka güven verme yerine kuşku ve tedirginlik ortamı yaratılarak silahlı teröre karşı başarıda temel unsur olan halkın desteği ve katkısı ihmal edilmektedir.

-Bölgede yaşanan sıkıntıya, sürekli güvenlik açısından bakılmaktadır. Ayrılıkçı terör hareketinin etkinliğini ve eylemlerini silahlı çatışma şeklinde sürdürdüğü bir gerçektir. Örgütün iç ve dış desteklerinin olduğu da bilinmektedir. Ancak yörede terör olaylarına bulaşmış, terör örgütüne aktif destek vermiş insan sayısının çok sınırlı olduğu gerçeği unutulmamalıdır. Olağanüstü hal bölgesinde yaşayan 5 milyona yakın insan ülke bütünlüğü içinde, güven içinde, barış içinde ülkenin birinci sınıf yurttaşı olarak yaşamak istemektedir. Ancak on iki yıldır demokrasi dışı bir yönetimle iç içe yaşamak zorunda bırakılmışlardır. Bu yanlış politikaların ve uygulamaların ülke bütünlüğünü ve demokrasiyi olumsuz yönde etkileyebilecek girişimlere yol açabileceği gerçeği gözden kaçırılmamalıdır.

Raporun 2. kısmını oluşturan “Ekonomik ve toplumsal sorunlar” bölümünü raporun orijinalinde bulabilirsiniz.

BÖLÜM III-TEMEL TESPİTLER

İLKELER VE SİYASAL TERCİHLER

A. TEMEL TESPİTLER VE İLKELER

47. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun bazı bölümlerinde yaşayan yurttaşların ağırlıklı bir bölümü etnik açıdan Kürt kökenlidir. Özellikle ekonomik ve son yıllarda siyasal nedenlerle de yöreden batı, Orta ve Güney Anadolu Bölgelerine yoğun göç olayı yaşanmaktadır. Göç edilen bölgelerde yerleşen kürt kökenli yurttaşlar farklı etnik yapılarından dolayı ekonomik, toplumsal ve siyasal yaşamda hiçbir faklı uygulama ile karşılaşmamakta, bulundukları yerlerde ekonomik ve toplumsal bütünleşmeye katılmaktadırlar. Buna karşılık ülkenin belli bir coğrafyasında önemli sorunlar yaşanmaktadır. Bu sorunlar, ayrılıkçı etnik grupların silahlı mücadelesi yanında, iktidarın yanlış tespitlerinden, politikalarından ve uygulamalarından da kaynaklanmaktadır. Sorunların giderek büyüdüğünü saptayan SHP Merkez Yürütme Kurulu, çözüm önerilerini ortaya koymadan önce sorunların çözümünde temel alınacak tespitleri ilkeleri ve tercihleri belirmeyi gerekli görmüştür.

1. Cumhuriyeti kuranlar laikliği ve etnik çoğunluğu temel ilke olarak benimsemişlerdir. Türkiye Cumhuriyeti bir din, mezhep ırk ve kafatası Cumhuriyeti değildir. Türkiye, etnik köken açısından çoğulcu bir yapıya sahiptir. Dolayısıyla Cumhuriyetimizin temel özelliği onun bir siyasal bilinç Cumhuriyeti olmasındandır. Cumhuriyet, Kurtuluş Savaşı sürecinde bu anlayışla Anadolu’da yaşayan ve değişik etnik kökenden gelen herkesin ortak katkısı ve eşit ağırlığı ile kurulmuştur. Bu zengin mozaiğin unsurlarından birini ya da bir kaçını yok sayan anlayış ve politikalar gerçeklere uymaz ve kabul edilemez.

2. Türkiye etnik köken açısından çoğulcu bir yapıya sahiptir. Birbirinden farklı etnik grupların, mezhep anlayışlarının, dil farklılıklarının varlığı inkar edilmeyecek bir sosyolojik gerçektir. Bunun içindir ki, Cumhuriyet özünde bir siyasal bilinç Cumhuriyeti olarak kurulmuştur.

3. Bu gerçeğin inkarına dayalı, tek bir ırkı ön plana çıkaran, çareyi ırksal anlayışta bulan, herhangi bir etnik karakterden ve mezhep anlayışından mucize bekleyen tahlil ideoloji ve politikalar çağdaş olmayacakları gibi, çözüm de getiremezler.

4. Türkiye’nin kültür zenginliğini, toplumdaki çeşitliliği farklı ana dillerin varlığını ülke bütünlüğünün önünde bir siyasal engel olarak görmek ve buna göre politika oluşturmak yanlıştır. Yanlış olmanın yanında Cumhuriyetin kuruluş üzerindeki tarihi gerçeklere Cumhuriyeti kuran siyasal kadroların sosyolojik tespitlerine ve değerlendirmelerine de aykırıdır. Bu nedenledir ki özellikle 1980 askeri rejiminden sonra Cumhuriyetin temel tespitlerine ve ilkelerine ters düşen politikalar ve uygulamalar sorunların ağırlaşmasına yol açmıştır.

5. Bölgede yaşanılan sorunlara demokrasi içinde çözüm arama yerine olağanüstü kurallar sürekli artırılmış, konuların sosyolojik, kültürel, toplumsal ve ekonomik boyutları ihmal edilmiştir.

Daha önce de belirtildiği gibi ana dil yasağı, on iki yıldır süren sıkıyönetim ve olağanüstü yönetimler, insan hakları sorunları ve işsizlik derin toplumsal bunalımlara yol açmıştır.

1. Bölgede önemli güvenlik sorunu bulunmaktadır. Ayrılıkçı terör örgütlerinin yol açtığı iç silahlı çatışma zaman zaman önemli boyutlara ulaşmaktadır. Bu durum yöre halkının huzur ve güvenliğini ön plana çıkarmaktadır. Silahlı eyleme karşı hukuk devleti ilkelerine uygun olarak en etkin önlemlerin alınması gerekmektedir. Ancak bu yönde önlemler alınırken halkın desteğini sağlayacak politikalar ve uygulamalar üzerinde önemle durulması, başarı için kaçınılmazdır.

2. Demokrasinin doğal gereksinimi olan düzenlemeleri bir lütuf, bir özveri bir zamanlama şeklinde görme anlayışı yanlıştır. Belirli kesimlerde hala geçerli olan bu anlayışın aşılması gerektiğine inanıyoruz. Ana dil yasağı ile ilgili düzenlemeyi “taviz”, “zamanlama”, “teslimiyet” mantıkları ile kaldırmayı reddeden düşünceye kesinlikle karşı olduğumuzu belirtmek zorundayız.

3. Doğu ve Güneydoğu olayları ile ilgili yaşanan iki temel yanılgının giderilmesi için toplumun her kesiminde önemli görevler düşmektedir.

Bunlardan Birincisi: Demokrasinin, insan haklarına saygının, hukuk devleti ilkelerine uymanın ayak bağı değil, sorunların çözümünde en sağlam dayanak olduğudur. Demokrasi içinde hak arama kanatlarının sonuna kadar açılması halk desteği için önemli bir etkendir. Sanığın yakalanması uğruna suçsuz insanların askı görmesi hiçbir şekilde kabul edilemez.

İkinci Önemli Yanılgı: Yanlış politikaların ve şiddete dayalı uygulamaların yol açtığı haksızlıklara, şiddete ve baskıcı yaklaşımlara tepki olarak gelişen umutsuzluk ortamıdır. Bu umutsuzluk, ülke bütünlüğü icinde sorunların çözümüne olan inançsızlıktır. Bu umutsuzluğa ve inançsızlığa dayalı politikaların bazı siyaset çevrelerinde ortaya çıkması ve bunu silahlı eyleme dönüştürme girişimleri önemli bir yanılgıdır. Bu politika ve girişimlerin yöreye, yöre halkına ve ülkeye yarar getirmeyeceği açıktır.

B. TEMEL SİYASAL TERCİHLER

1. SHP olarak temel siyasal tercihimizin başında ulusal bütünlük gelmektedir. Bütün sorunların ulusal bütünlüğü koruyarak ve üniter devlet yapısı içinde, çözülebileceğine inanıyoruz. Ulusal sınırlar içinde yaşayan insanların farklı etnik kökenden gelmeleri, farklı kültürel, mezhepsel, dinsel özellikleri taşımaları bir arada yaşamaya engel değildir. Yüzyıllarca da olmamıştır. Bu farklılıkları kabul etmemek, görmezlikten gelmek, hazmetmemek yalnızca gerçeklere aykırı olmakla kalmaz, aynı zamanda ulus olarak, ülke olarak çağdaş bütünlük içinde çağdaşlaşmaya ulaşmayı da engeller.

2. Sosyal Demokrat Halkçı Parti olarak, ulusal bütünlüğü demokrasinin, kalkınmanın, yurtiçi barışın ve bölge barışının temel unsuru olarak görüyoruz. Ulusal sınırlar içine yaşayan insanlarımızın dil, din, mezhep ve etnik faklılıklar taşıması ulusal bütünlüğe engel değildir. Bu farklılıkları kaldırma girişimleri bir devlet politikası olamaz. bu farklılıkları ortadan kaldıracak zora dayalı baskıya dayalı, bir etnik yapının bir mezhebin, bir dinsel inancın çıkarına dayalı politikalar uygulamaya koyma girişimleri ülke bütünlüğüne yönelik derin bunalımların ortaya çıkmasına yol açar.

3. Toplumdaki farklılıkların herhangi birisi üzerine devlet politikası oluşturulamaz, yüzyıllardır insanlarımız bu ilkel yaklaşımları reddetmiş ve bir arada yaşamışlardır. Cumhuriyetimizin kurucuları da çağdaş Cumhuriyeti bu farklılıklar üzerine inşa etmişlerdir. Bu amaçla:

-Laikliği, değişik mezhep ve din farklılıklarının korunmasını, bir arada ve barış içinde yaşamanın güvencesi olarak görmüşlerdir.

-Yurttaşlığı da, hiç kimsenin etnik kökenine, diline, kültürüne bakmadan, onları birey olarak ayırmadan bir arada görmenin siyasal yorum-toplumsal yorumu olarak değerlendirmişlerdir.

Cumhuriyetin kurucuları, farklılıklarımızla birlikte yaşamanın güvencesi, temel ön koşulu olarak Cumhuriyetimizin temel ilkesini, devletin bir etnik yapı devleti olmadığını bir din devleti olmadığını açık bir şekilde ortaya koyarak yerine getirmişlerdir. Etnik ve mezhepsel farklılıklar ayrışma neden olarak değil, kaynaşma öğesi olarak değerlendirilmiştir.

59. Bu topraklar üzerinde yaşayan hiçbir etnik grubun diğerine düşmanlığının, suçlamasının olmaması ülke birliği için önemli bir etkendir. Karşı karşıya bulunduğumuz sorunlar Anadolu insanının ırkçılığından değil, yanlış politikalardan ve uygulamalardan kaynaklanmaktadır.

Bu nedenle bu konudaki politikalarımızın bir kez daha ortaya konulmasında yarar görülmüştür. Sosyal Demokrat Halkçı Parti’nin politikalarında devlet:

-Toplumdaki etnik farklılaşma ile,

-Mezhep farkları ile ilgilenmez. Öyle bir farklılaşmada taraf tutmaz.

-Bütün yurttaşları Cumhuriyetin eşit haklı üyesi olarak görür.

-Devlet, toplumun çağdaş değerler sistemine ulaşması için gerekli düzenlemeleri yapar.

Çağdaş, katılımcı, demokratik geçerli ve işleyecek bütünleşmenin gereği budur. Bunun dışındaki politikalar zorlamadır, yapaydır.

1. Ulusal bütünlüğümüzü içinde dar, sığ, geçmişin olumsuz değerlerine sahip anlayışları terk ederek, etnik ayrımcılık amacına dönük düzenlemelere, ideolojilere karşı durarak, ortak insanlığa giden yolu toplum olarak bulmalıyız.

2. Sosyaldemokrat Halkçı Parti olarak ülke sorunlarının da, bölge sorunlarının da bilicindeyiz. Bütün bu sorunları halka güven vererek ve halka güvenerek ülke bütünlüğü içinde çözeceğimize, toplumsal iç barışın bölge barışının, ekonomik ve sosyal kalkınmanın tüm ülke düzeyinde hızla gerçekleştireceğine inanıyoruz.

3. Temel Siyasal Tercihimizden biri de demokrasidir. Sorunlar ve sıkıntılar demokrasi kuralları tam işletilerek çözülebilecektir. Çağdaş Avrupa toplumunun bir parçası olarak sorunlarımızın demokrasi içinde aşılabileceğine inanıyoruz. Çağımız bütün sorunların demokrasi içinde çözüldüğü, geçmişten gelen her türlü farklılığın hoşgörüyle karşılandığı, bir çağdır. SHP’nin temel tercihi de bu yönde olacaktır.

4. Doğu ve Güneydoğu Anadolu sorunu da, Kürt sorunu da Türkiye’nin demokratikleşme ve demokratik haklar sorunu ile iç içedir. Nitekim sorunların yoğunlaşarak arttığı dönem, demokrasinin askıya alındığı dönemdir. Bunun bir rastlantı olmadığı açıktır. Dünyada demokrasi yönünde önemli açılımların olduğu bir aşamada Cumhuriyeti kuran ve demokrasiyi getiren bir partinin tarihinden gelen işlevini çağdaş yorumlarla yürütmeyi üstlenen SHP geçmişte olduğu gibi gelecekte de tüm sorunların demokrasi içinde aşılacağına inanmaktadır

5. Diğer önemli bir siyasal tercih de “yurttaşlık” kavramının ön plana çıkarılmasıdır. Yurttaşlığımızın bir kavramı olarak, bütünleştirici, birleştirici ortak bir özelliği bulunmaktadır. Yurttaş kavramı, Cumhuriyetin bireylerinin bir arada yaşamasını anlamlı kılan, ona içerik ve zenginlik katan siyasal bir kimlik kavramıdır.‘Yurttaş‘ kavramı ‘vatan‘ olarak adlandırılan siyasal sınırlar içindeki toprakları eşit statüde, eşit ağırlıkta sahiplenmeyi, uğruna mücadele verilen ortak ideallerin paylaşılması kavramıdır.

1. Sosyal devlet yapısını gerçekleştirirken amacımız, insan unsurunu sürekli önde tutan, yurttaşların etnik köken ve mezhep başkalığından ötürü horlanmadığı bir toplum düzenine ulaşmaktır. Bu düzende yurttaşlar arası ilişkilerde çağdaş değerler dışındaki kavramlar geçerli olamaz. Bir etnik köken, dil ya da mezhep değişikliği hiçbir yurttaş için avantaj veya dezavantaj olamaz. Genel demokratik yapılanma içinde yurttaşların etnik kimliklerini ortaya koyma gereğini duymayacağı, değişim ihtiyacının, herhangi birinin diğerine benzetilmesi olarak algılanmayacağı bir ortak amaç edinilmelidir. Yurttaşlar olarak kendimizi aşarak, ortak kültürü gelişmeye yönelmeliyiz.

2. Dünyada milliyetçi dalgalanmaların yeniden ortaya çıktığı bu dönemde zora dayalı her türlü biçimlenmeyi reddederek çağdaşa, güzele, refaha bütünlük içinde toplumca ulaşmak amacındayız.

BÖLÜM IV -ÖNERİLER

A-TEMEL EKONOMİK, SOSYAL VEKÜLTÜREL POLİTİKALAR

1. Temel Ekonomik Politikalar

. Bölgenin ekonomik ve toplumsal geriliğini gidermeye dönük politikalar DEVLET eliyle ve tüm siyasal, sosyal ve ekonomik kesimlerin katılımını sağlayacak bir şekilde hızla uygulamaya konulacaktır.

. Doğu – Güneydoğu için özel ’BÖLGESEL KALKINMA PLANI‘ genel ekonomik politikalar çerçevesinde en kısa sürede hazırlanarak uygulamaya geçilecektir.

. Bölgesel Kalkınma Planında kısa, orta ve uzun dönemli hedefler açık bir şekilde belirlenecektir.

. Bölgesel Kalkınma Planları yalnız özel sektöre dönük teşviklerle sınırlı kalmayacak, devletin öncü ve girişimci olarak bölge ekonomisinde yerini almasını sağlayacak bir yaklaşımla hazırlanacaktır.

. Bölgesel Kalkınma Planları ile Bölgenin ekonomik ve sosyal alt yapısı hızla değiştirilecek, Bölgeler arası gelişmişlik farkı en alt düzeye indirilecektir.

. Stratejik plan hedefleri gelir dağılımındaki çarpıklığı ortadan kaldırmaya dönük olarak saptanacaktır.

. Bölgesel Kalkınma planlarında hem kamu hem özel kesim için seçilecek projelerde, yatırımlar, ülke genelinden farklı karlılık ve verimlilik göstergelerine göre değerlendirilecektir. Böylece ülke genelinden daha yüksek bir yatırım ve kalkınma hızının gerçekleştirilmesi hedef alınacaktır.

. Bölgesel Kalkınma Planları Güneydoğu Anadolu Projesi dikkate alınarak, onunla eşgüdümlü olarak hazırlanacak, ancak, bunun yanında Bölgede sanayinin gelişmesine dönük alt sektörler itibariyle birbiriyle uyumlu ve tamamlayıcı hedefler saptanacaktır.

. Bölgenin Sanayileşmesini sağlayacak, istihdamı hızla arttıracak ekonomik ölçekteki kamu ve özel kesim projeleri yeterli sayıda ve en kısa süre içinde uygulamaya konulacaktır.

. Kısa süre içerisinde projelendirilecek ve teşvik edilerek uygulamaya konulacak bu projelerle Bölgede değişik yerlerde yeni ekonomik çekim merkezleri oluşturulacak,bu ekonomik merkezler için gerekli olan alt yapı hızla tamamlanacaktır.

*Ekonomik çekim merkezi olarak düşünülen sanayi dalı ya da projelerin başlıcaları şunlardır:

. Çimento fabrikası

. Dokuma sanayi

. Ayakkabı ve deri işleme sanayi,

. Tütün işleme ve sigara fabrikaları,

. Tarım ürünleri işleme tesisleri,

. Tarım aletleri ve makinaları sanayi,

. Ham ve yemekli yağ sanayi,

. Entegre hayvan ürünleri sanayi,

. Genel hayvan ürünleri sanayi,

. Genel makina sanayi,

. Elektromekanik sanayi,

. Madeni eşya sanayi,

. Gübre sanayi,

. İnşaat malzemeleri sanayi,

. Bölgenin çok dağınık ve küçük yerleşim yapısına sahip olması, hızlı gelişmesini güçleştirmektedir. Uzun dönemli planlarla yurttaşların ekonomik ve demokratik yaşamlarını kolaylaştıracak devlet desteğindeki tarımsal projelerle kırsal bölgede küçük çaplı ekonomik alt merkezler oluşturacaktır. Böylece yerleşim düzeni sanayileşmeye ve bölgesel kalkınmaya uygun bir konuma getirilecektir.

. İşsizlik sorununa, insanları bölge dışına göndermek, bölge içinde belirli yerleşim ünitelerine yerleştirmek amacına dönük ve keyfi uygulamalara açık olağanüstü kadro kararnameleri ile veya koruculuk sistemi ile çözüm aramak yerine sanayileşmeye ve ekonomik gelişmeye hız verilerek yurttaşların özgür kişilikleri korunarak çözüm bulunacaktır.

Böylece insanlar üreterek kalkınmaya katkıda bulunarak ve başkalarına bağımlılıklarını sürdürmeden yurttaşlık bilinci ile yaşayacaklardır. İşsizliğin azaltılması öncelikle ele alınarak bu konuda somut hedefler belirlenecektir. Ancak yatarım projelerinin sonuçlanması belirli bir süreyi gerektirdiğinden, ara dönemde işsizlik sorununa “ÖZELİSTİHDAM PROJELERİ” ile çözüm getirilecektir.

. Bölgede demokrasinin gelişmesinin bir diğer yolu feodal yapının sanayileşme ile birlikte kaldırılmasıdır. Bu amaçla, her türlü siyasi uygulamalarda aşiret yapılarını korumaya, feodal yapıyı güçlendirmeye yönelik girişimlerden kaçınılarak, özel Bölgesel Kalkınma Planları ile uyumlu ve aşamalı olarak öncelikle GAP Bölgesinden başlanarak uygulanacak toprak reformu ile toprak dağılımındaki çarpıklık giderilecektir. Toprak reformunun başarıya ulaşması için kamu yönlendirmesinde ve öncülüğünde kooperatifleşme sağlanacak, kooperatiflerin modern tarım işletmeleri haline gelmesine dönük girişimler ve düzenlemeler kamu eli ile gerçekleştirilecektir.

. Güneydoğu Anadolu Projesi ulusal ölçekli önemli bir projedir, bu proje içerisinde yer alan hedeflerin gerçekleştirilmesine öncelik verilecek ve proje Bölgesel Kalkınma Planı ile entegre edilerek ekonomik ve toplumsal gelişme projesi olarak sürdürülecektir.

. Düşük gelir düzeyi, işsizlik, geri ekonomik yapı, küçük ölçekli işletme, düşük verimli ve tarım ve yoğun kent merkezlerine göç konusunda önemli katkıları olan GAP Projesinden azami yararı elde edecek şekilde gerekli eşgüdüm sağlanacak, projenin gerekli kıldığı ekonomik ve toplumsal gelişmeler vakit geçirilmeden önceliklerine göre gerçekleştirilecektir.

. Bu amaçla bölgedeki su ve ilgili toprak kaynaklarının kentsel tarımsal ve sanayi kullanımına dönük planlama yapılacak iç pazar ihracat potansiyeli araştırılarak tarımsal planlamaları yapılan toprağa uygun ürün seçimi hedeflenecek, tarım da makineleşme ile birlikte modern tarım işletme teknikleri kooperatif ve özel sektör tarım işletmelerinde uygulamaya konulacaktır.

Sosyal hizmetler ile kentsel altyapı hizmetlerinin ve sanayi projelerinin gerçekleştirilmesine dönük kalifiye personel istihdamı bu bölge için özel teşviklerle öncelikle uygulamaya konulacaktır.

* Güvenlik boyutu koordine edilerek, geçmişte başarı ile yürütülen sınır ticareti yeni bir anlayışla ele alınarak, bölge kalkınmasına yeni bir unsur olarak katılacaktır.

2. Temel Sosyal ve Kültürel Politikalar:

. Bölgenin sosyal yapısındaki gelişmelerle alt yapı ve yerleşim konusundaki gelişmeler uzun vadeli bir perspektif içinde ve Bölgesel Kalkınma planları çevresinde ele alınarak düzenlenecektir.

. Sağlık hizmetlerinin yaygınlaştırılmasına dönük düzenlemeler uygulamaya konulacak,sağlık hizmetlerindeki eşitsiz yapı ortadan kaldırılacak ve tüm sağlık tesislerinin etkin çalışması sağlanacaktır.

. Bölge eğitim kuruluşları bölge ihtiyacına cevap verecek kapasite ve niteliğe kavuşturulacak, eğitimde fırsat eşitliğinin gerçekleştirilmesine dönük düzenlemeler yapılacaktır.

. Bölge eğitiminin niteliği yükseltilirken, bölgenin sanayileşmesine ve GAP kapsamındaki projelerin uygulanmasına dönük iş gücünün bölge eğitim kuruluşlarında yetiştirilmesine gidilecektir. Böylece temel eğitim sonrası 2-4 yıllık öğretim ile özelikle modern tarım işletmelerinde ve bölge ekonomisinde fiilen görev alacak teknisyen kadrolarının yetiştirilmesi sağlanacaktır.

. Eğitim sistemi çağdaş, katılımcı ve demokratik anlayışla yeniden düzenlenecek. Üniversitelerin bölgenin ekonomik ve sosyal sorunlarına ilgisi ve üretkenliği hedef alınacaktır.

. Hayvancılık sektörünün bölgede güçlendirilmesi için gerekli düzenlemeler yapılacak, hayvancılığın gelişmesine dönük temel düzenlemeler ve teşvikler kamu eli ile uygulanacaktır.

. Halıcılık, ipek böcekçiliği, kümes hayvancılığı taşlı arazilerin tarıma açılması, el sanatları gibi özel kırsal kalkınma ve gelişme projeleri uygulanabilir birçok kırsal bölgede gerçekleştirilecektir.

. Çok dağınık yerleşim yapısına sahip bölgede kırsal kesim insanının çevre ve barınma koşulları çağın çok gerisinde bulunmaktadır. Uzun dönemli bir plan içerisinde güvelik kaygısı veya kadro zorlaması yöntemleri dışında, demokratik ölçüler içerisinde, iş gücü birikimini sağlamaya ve bu yolla kalkınmaya dönük düzenlemeleri sağlamak amacıyla, verimli olmayan çok dağınık ve küçük birimlerin bir araya gelmesine dönük düzenlemeler gerçekleştirilirken, mevcut barınma koşullarını geliştirmek, özellikle her eve bir mutfak bir tuvalet, bir banyo kazandırılacak, koruyucu hekimliği ön planda tutacak çevre sağlık koşullarının geliştirilmesi hedeflenecektir.

. Bölgede kültür etkinliklerini ihtiyaca cevap verecek bir konuma getirmek amacıyla gerekli düzenlemeler en kısa süre içerisinde yapılacak, bu amaçla bölge eğitim kurumlarından yararlanılacaktır.

. Farklı kültüre saygının bir gereği olarak, toplumsal ilişkilerde değişik kültür karakterlerinin, folklörün, geleneklerin, özel günlerin kullanımına ve kutlanmasına dönük yasaklayıcı anlayışlara son verilecektir.

. Ekonomik kalkınma ve sosyal gelişme ile birlikte toplumun demokratikleştirilmesine koşul olarak değişik alt kültürler sağlıklı bir kaynaşma sürecinde geleceğin değerlerine uyumlu anlayışta bütünleşecektir.

. Yurttaşların etnik kökenine karşı özel bir ilgisi olmayan tam tersine bunu özümsemiş bir demokratik anlayış içinde bir kültür ve eğitim politikası egemen kılınacaktır. Toplumda var olan farklılıklarla ilgili en ufak kaygısı bulunmayan çağdaş değerler sistemine uygun kültür politikası temel anlayışımız olacaktır.

. Bölgenin çok zengin tarih ve kültür mirasının korunması ve iç-dış turizme açılması, bu amaçla bölgede önemli değişik merkezler kurulması hedef alınacaktır.

B. SİYASALYAKLAŞIMLAR:

Önemli sorunların bulunduğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu toplumsal bölgesinde ekonomik ve toplumsal gelişmenin önemi yadsınamaz. Ekonomik gelişme güven ortamının oluşmasında önemli bir güçtür. Ancak, ekonomik ve toplumsal gelişmenin sürekliliği, içinde bulunulan siyasal ortamla yakından ilgilidir.

Sosyolojik olarak değişik, etnik kökenden gelen yurttaşlarımız arasında ciddi hiçbir uyuşmazlık, anlaşmazlık bulunmamaktadır. Bölge dışına çıkanların yaşayışları, davranışları insanların konuya ırkçı açıdan bakmadığını göstermektedir. Ancak ülkenin bu yöresinde uyumu, rahatlığın, hoşgörünün olmadığı da açıktır. Bu bölgenin özelliği nedir neden bölgede bir sancı ve sıkıntı vardır. Yaşanılan sıkıntının etnik köken farklılığından kaynaklandığı söylenemez. O halde bu sancı nereden kaynaklanıyor?

-Daha önce de belirtildiği gibi bölgede Türkiye ortalamasının çok üstünde ir ekonomik ve toplumsal çarpıklık bulunmaktadır. Eskiden beri varolan bu çarpıklık son yıllarda giderek artmıştır.

-Yeni unsur olarak bölgede silahlı mücadele vardır. Silahlı mücadele ilerde de olabilir, bununla en etkin mücadele kendi yöntemi içinde elbette yapılacaktır. Ancak terör örgütünün silahlı mücadelesi ileri sürülerek halka yapılan baskı haklı gösterilemez. Bu, silahlı terör örgütlerinin tuzağına düşmektir. Terör tuzağının amacı baskıdan bıkan insanların Devlete, Cumhuriyete yabancılaşmasını sağlamaktır. Bu, silahlı terör eyleminden çok daha vahimdir. Silahlı eylemle birlikte yabancılaşma sürecinin başlaması, en büyük tehlikedir. Bu süreç bir ölçüde başlamıştır.

Silahlı eylem tek başına önemli bir şekilde tehdit değildir ve etkinliği sınırlıdır. Önemli olan silahlı eyleme karşı, “en kısa zamanda sıfırlayacağız”, “kökünü kazıyacağız”, “bu Devlete meydan okumadır”, “imha edeceğiz”, iddialarının halka yönelik olarak zorunlu kıldığı olumsuz ve hatalı uygulamalardır. Bu uygulamalarla eğer bir kısım yurttaş eylemlere sempati duymaya başlıyorsa, silahlı eylem amacına ulaşması, devlet de tuzağa düşmüş demektir. Oysa Devlet, “terör tuzağına” düşmemenin yollarını bulmalıdır.

Teröre karşı olgun, soğukkanlı, kendine güvene, halka güvenen, hiçbir zaman temel ilkelerden, temel ölçülerden sapmayan anlayışı ve politikayı Devlete egemen kılmak gerekir. Kısaca olaylara demokratik bir anlayışla, demokratik kuralların zorunlu kıldığı politikalarla yaklaşmak esas olmalıdır.

Terör eylemlerini etkisiz kılmada en büyük güvence, bölgede yaşayan halkın tutumudur. Halkın, etnik ayrıcalığa dayalı silahlı mücadelenin içinde yer alması, terörü önlemede en önemli dayanaktır. Bu nedenle halka sahip çıkmak zorundayız. Biz SHP olarak olayların ve sorunların halkla ve halkın desteğiyle aşılabileceğine inanıyoruz.

C- DEMOKRATİKLEŞME PAKETİ

Bölgede yaşanan sıkıntıları, sorunları çözüme kavuşturmak amacıyla ekonomik ve sosyal önlemlere koşut olarak SHP’nin “Demokratikleşme Politikaları Demeti” saptanmıştır.

Söz konusu demokratik düzenlemenin başlıca nedeni insan unsuruna verilen önem, başlıca amacı da halkımıza kaybetmeğe başladığı güveni, sevgiyi yeniden kazandırmaktır.

Demokratikleşme düzenlemesi içerisinde yer alacak başlıca önlemler şunlardır:

1. Anayasadan başlayarak, bütün ilgili yasal düzenlemeler demokratik hukuk ilkelerine uygun hale getirilecektir.

2. Bölgede yaşayan yurttaşların haklı ve yaygın şikayetine yolaçan sorgulama, yargılama ve ilgili diğer yöntemler yeni bir anlayışla ele alınarak, bu konuda Türkiye ölçüsünde yeni bir reform paketi hazırlanacaktır.

Bu çerçevede ülke düzeyinde sorun olmaya devam eden,

. Gözaltı süresi,

. Gözaltı ile birlikte avukat bulundurma, avukat gözetiminde sorgulama,

. Sanığın avukatı yanında alınmayan itiraflarının kabul olarak kabul edilmemesi,

. Ceza ve tutukevi ve sorgulama koşullarının iyileştirilmesi, ile ilgili düzenlemeler, söz konusu paketle demokratik bir anlayışla ele alınacaktır.

3. Ülke bütünlüğünden ayrı bir yönetim anlayışına gerek duyulduğu izlenimini veren Bölge Valiliği uygulamasına son verilecektir. Ekonomik ve sosyal sorunlar özel bölgesel kalkınma planlaması içinde ele alınacak, güvenlik konularında ise eşgüdümü sağlayacak bir güvenlik otoritesi demokratik bir anlayışla düzenlenecektir.

4. Olağanüstü Hal Kanunundaki temel hak ve özgürlükleri kısıtlayan, demokrasiye, uluslararası anlaşmalara ve evrensel hukuk ilkelerine aykırı olan bütün düzenlemeler kaldırılarak, idarenin yargıya müdahalesi, sansür, sürgün, zorla yerleşim yerlerinin boşaltılması ve yurttaşları rahatsız eden, demokratik yaşam ile bağdaşmayan uygulamalara son verilecektir.

5. Yurttaşları, istekleri dışında bilgi vermeye zorlayan her türlü mekanizmalara, çeşitli gerekçelerle ortaya çıkan toplu sorgulama uygulamalarına son verilecektir. İşkence ve kötü muamele konusunda hukuk mevzuatından uygulamaya kadar her alanda köklü, caydırıcı düzenlemeler en kısa süre içerisinde gerçekleştirilecektir. Görevin kötüye kullanılması olaylarında idare elemanlarının yargı görevi görmesine olanak tanıyan yasal düzenlemeler kaldırılacaktır.

6. Anadil yasağı ve özgürlüklere ilişkin Düzenlemeler:

. Özgürlük anlayışımız, devletin yurttaşlarına toplumsal ve kişisel gelişmelerine uygun her alanda girişim inisiyatifi hakkını varsayar.

. Bu çerçevede yurttaşlar kendi özel girişimleri ile özgür iradeleri ile istedikleri alana yatırım yapma, istedikleri alanda etkinlik gösterme hakkına sahiptirler.

. Kürt kimliğini kabul ederek kendine Kürt kökenliyim diyen yurttaşlara, bu kişiliklerine hayatın her alanında istedikleri gibi ve özgürce belirtme hakkına sahip olmaları olanağı sağlanacaktır.

. Bu çerçevede anadil yasağı ile ilgili her türlü yasal düzenleme yürürlükten kaldırılacak yurttaşların anadillerinde serbestçe konuşabilmeleri, yazabilmeleri, öğretebilmeleri, bu dillerde değişik kültür etkinliğinde bulunmaları güvence altına alınacaktır. Anadil yasağının kalkması ile anadillerin yurttaşların yaşamında özgürce kullanılması ve bu dillerle yayın yapılması olanağı sağlanmış olacaktır.

. Hiç kuşku yok ki Türkçe Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi dili olacak ve eğitim dili olarak kullanılacaktır. Ayrıca Türkçe’nin tüm yurttaşlara öğretilmesi için gerekli önlemler alınacak ve uygulanacaktır.

. Toplumdaki değişik kültür ve dillerin topluma tarihe ve kültürlere saygı anlayışı içerisinde akademik bir çalışma olarak araştırılması Devlet eliyle düzenlenecek, bu amaçla araştırma birimleri, enstitüler kurulacaktır.

7. Kültür ve İdeoloji:

. Değişik etnik kimliklerin varlığı, değişik kültür ve diler üzerindeki yasağın kaldırılması yanında, çağdaş bir toplum olarak, ortak insani değerler sistemine ulaşılması, değişik alt kültürlerden süreç içerisinde daha yukarı düzeyde ortak bir kültür, siyasal ve sosyal bilincin geliştirilmesi esastır. Bu yapılırken farklılıklarımızı teke indirgeme hedeflenmeyecektir.

. Dünya hızla değişmekte, hak eşitliği ilkesine dayalı yeni bütünleşmeler çağımızda toplumların yeni hedefleri olarak ortaya çıkmaktadır. Bu noktada önemle vurgulanması gereken başka bir husus da, değişik etnik yapıların kimliğinin, kültürünün tespitiyle birlikte, o kimliği değişim rüzgarının yeni sentezlerin, sıçramaların ve bütünleşmelerin dışında tutma çabalarının, o yapıyı sonsuza taşıyan her loluşumu onun etrafında görme anlayışlarının çağa uygun olmadığının kabul edilmesidir.

. Ortaya koyduğumuz yeni anlayış çerçevesinde ulusal eğitim sistemimiz, kültür politikamız düzenlenecek, toplumda güveni, sevgiyi,hoşgrüyü, üretkenliği, bütün ortak insani değerleri ön planda tutan anlayışı, bu alandaki temel politikaları oluşturacaktır.

D. GÜVENLİK ÖNLEMLERİ:

Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun önemli bir kesiminde bir güvenlik sorununun olduğu, ayrılıkçı terör örgütlerinin varlıklarını ve eylemlerini sürdürdükleri bilinmektedir Bu bölgemizdeki sorunlara bütünsel olarak yaklaşacak, diğer alandaki politikalara koşut olarak güvenlik boyutu ele alınacaktır.

Terörle savaşmada yanlış politika ve uygulamaların, bu bölgede kimlik bunalımının ortaya çıkmasında önemli etkileri olduğu dikkate alınacaktır.

Merkez Yürütme Kurulumuz, ayrıntılara girmeden güvenliğe dönük önlemleri üç boyutta ele almaktadır. Bunlar, Güvenlik örgütlenmesi, yurttaş ve uluslararası ilişkiler boyutlarıdır.

1. Güvenlik Örgütlenmesi:

* Bölgede iç güvenlik, değişik yerleşim yerlerindeki eşgüdümü sağlayacak bir otorite eliyle yürütülecektir. Böylece Bölge Valiliğinin kaldırılması çerçevesinde bu örgütlenme, sorunun bütün boyutlarını kapsayan bir anlayışla yeniden düzenlenecektir.

* Güvenlik örgütlerinde fiilen görev alacak kadroların esas çekirdeği profesyonel elemanlardan oluşacak, güvenlik önlemleri gerekli etnik ihtiyaçların karşılanması yoluyla düzenlenecektir.

* Köy koruculuğu uygulamalarına son verilecektir.

* Sınır güvenliğinin sağlanmasına dönük düzenlemeler, bir plan dahilinde uygulanmaya konulacak, sınır güvenliğinin sağlanmasında gelişen tekniklerden yararlanılacaktır.

* Özellikle sınıra yakın bölgelerle çok dağınık ve yerleşme düzeni açısından güvenliğin sağlanmasında güçlükler olan bölgelerde, yeni bir yerleşim düzenine geçiş, kırsal bölgede ekonomik gelişme alanlarının oluşturulmasına paralel olarak,hiçbir zorlama olmadan yurttaşların ekonomik gereksinimlerini karşılayacak, demokratik bir anlayışla ve gönüllülük çerçevesinde gerçekleştirilecektir.

2. Yurttaş Boyutu:

. Terörle mücadelede en değerli destek halk desteğidir. Güvenlik önlemlerinin uygulanmasında insan unsuru sürekli ön planda tutulacak, bölge insanının diline, kültürüne, vatandaşlık haklarına saygı anlayışı egemen kılınacaktır.

. Bu amacı sağlayacak her türlü demokratik, hukuksal düzenleme uygulamaya konulacaktır. Demokratik anlayış ve ideoloji bütün güvenlik kadrolarınca benimsenip uygulanacaktır.

. Temel anlayış olarak yurttaşların suçsuzluğu esas alınacak, yurttaşların her türlü temel hak ve özgürlüklerine sonuna kadar saygı gösterilecektir.

. Zora dayalı istihbarat elemanı görevlendirmelerine son verilecektir. Dağınık yerleşim bölgelerinde uygulamaya konulacak güvenlik önlemleriyle ilgili düzenlemeler, vatandaşların ekonomik mağduriyetlerine yol açmayacak şekilde yapılacaktır

3. Uluslararası Boyutu:

. Ayrılıkçı terör hareketinin uluslararası planda destek görmemesine dönük her türlü düzenleme ve propaganda etkili olarak yapılacak, komşu ülke topraklarının Türkiye’ye dönük silahlı saldırılarda üs olarak kullanılmasını engelleyici her türlü diplomatik ilişki sonuç alacak şekilde sürdürülecektir.

. Bu amaçla uluslararası boyutta komşu ülkelerin bu soruna yardımcı olacak bir noktaya getirilmeleri hedeflenecektir.